Son günlerde gündemi sarsan olay, İstanbul'un en kalabalık caddelerinden birinde gerçekleşti. Yaşanan dehşet, toplumun çeşitli kesimlerinde büyük yankı buldu. Olay, bir grup haraç çetesi tarafından 28 yaşındaki bir kadına yönelik gerçekleştirilen kurşunlama ile dikkat çekti. Kadının eteği, onu hedef alanların gözünde suçlu olmaktan çok, bir hedef haline gelmesine neden oldu. Bu olay, sadece sivil hayatta güvenlik sorunu olarak değil; aynı zamanda toplumsal cinsiyet kimlikleri üzerinden yapılan ayrımcılığı da açığa çıkardı.
Olay, geçtiğimiz hafta sonu sabah saatlerinde gerçekleşti. İddialara göre, genç kadın, günlük rutinini tamamlamak için evden çıkmıştı. Ancak yolda yürürken bir grup haraç çetesi tarafından durduruldu. Genç kadından haraç talep eden saldırganlar, üzerine korkunç bir şekilde kurşun yağdırdı. İlk başta olayın sebebi bilinmese de, kurşunların ona yönlendirilmesi, kadın olduğu için hedef alındığını gösteriyordu. Çetenin motivasyonu, haraç almakla sınırlı kalmıyor; kadınların giyimleri üzerinden hedef alınması, bu tür suçların ne seviyede tehlikeli ve insanlık dışı olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu olayın bir diğer önemli boyutu da cinsiyet imajlarının toplumsal algısı. Kadın, etek giydiği için açıkça kadınlığıyla tanımlanmış ve belki de bu durum onu hedef haline getirmiştir. Etek giyen bir kadının, bu tür bir olayda ne kadar savunmasız olabileceği ve toplumda kadınların giyimlerinden dolayı maruz kaldıkları taciz ve şiddet vakaları, bu olayla bir kez daha gündeme gelmiştir. Olay sonrası yaşanan gelişmelerin ardından, birçok kadın ve insan hakları savunucusu sosyal medya üzerinden destek paylaşımları yaptı. “Etek giydi, kurşun yedi” gibi cümleler, kadınların giyimleri üzerinden hedef alınmasının ne kadar trajik sonuçlar doğurduğunu çarpıcı biçimde ifade ediyor.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldı ve ilgili yetkililer saldırganların bir an önce yakalanması için gerekli çalışmalara başladı. Bu tür olayların önüne geçmek içinse, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha fazla toplumsal hareketlilik ve farkındalık gerekmekte. Sadece bir kadın olduğu için saldırıya uğrayan bu kadının başına gelenler, cinsiyet temelli şiddetin boyutlarını açığa çıkarıyor.
Özellikle kadınlar için daha güvenli bir toplum oluşturmanın yollarını araştırmak, bu tür trajik olayların önüne geçmek açısından büyük önem taşıyor. Kadınların giyimleri üzerinden hedef alındığı çağda, tüm bireylerin bu konuda ses çıkarması ve eşitliğin sağlanması için mücadele vermesi gerekiyor. Her kadının, giydiği kıyafet yüzünden yargılanmayacağı, şiddete ya da saldırıya maruz kalmayacağı bir dünya umuduyla, yaşanan bu gelişmeler toplumda uzun süre konuşulacak gibi görünüyor.
Olayın detaylarının ışığında, kadın cinayetleri ve şiddeti ile ilgili farkındalık konusunun tekrar masaya yatırılması gerekiyor. Geçmişte yaşanan benzer olaylar, genellikle görmezden gelinmiş; kadınların haklarını savunma konusunda büyük eksiklikler bırakılmıştır. Bu nedenle toplumsal bir bilinç oluşturmak, bireylerin cinsiyet eşitliği konusundaki duyarlılığını artırmak için hayati önem taşıyor.
Sadece bu olay değil, benzer durumların yaşanmaması için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması açısından çıkarılacak dersler var. Giyimiyle, yaşam tarzıyla ya da cinsiyet kimliğiyle başkalarının saldırısına uğramamak, herkesin en doğal hakkı olmalı. Bu olay, insanoğlunun unutma kapısını araladığı her zaman büyük mücadele gerektiriyor; dikkate alınması, farkında olunması gereken bir noktadır. Olası kurbanların sesi olmayacaklarını bilmeleri ve kendilerini savunmaları için var gücüyle durmaları gerekiyor.
Son olarak, tüm bu olaylar ışığında; genç kadına ve tüm kadınlara destek vermek zorundayız. Kadınların kendilerini güvende hissetmeleri, günlük yaşamlarını rahatça sürdürebilmeleri için sosyal medyada büyüyen destek hareketleri ve insan hakları savunucularının duruşları önem taşımaktadır. Haraç isteyen çetelerin hedef alması, sadece bir kadını değil; kadınlık kimliği etrafında yürütülen her türlü savaşı da anımsatıyor. Artık bu savaşa son vermenin zamanı geldi.