Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk döneminde başlayan ve genellikle ergenlikte de devam eden nörolojik bir bozukluktur. Bu durum, bireylerin dikkatini sürdürme, dürtü kontrolü ve aşırı hareketlilik konularında zorluk yaşamasına neden olur. Son yıllarda, DEHB teşhis süreçleri hakkında birçok tartışma gündeme gelmişken, yeni bir testin ortaya çıkması bu tartışmaları daha da alevlendirmiş durumda. Altı sorudan oluşan bu yeni DEHB testi, sıkça sorulan bir soruyu gündeme getiriyor: Gerçekten bu kadar az soru ile DEHB tanısı koymak mümkün mü?
DEHB, bireylerin dikkatini toplama ve sürdürme yeteneğinde belirgin zorluklar yaşadığı, dürtü kontrolünü sağlamakta güçlük çektiği ve aşırı hareketlilik sergileyebildiği bir durumdur. DEHB’nin belirtileri, genellikle çocukluk döneminde fark edilir; ancak yetişkinlikte de devam edebilir. DEHB’nin yaygın belirtileri arasında dikkat dağınıklığı, öğrenme zorlukları, zor durumlarda sakin kalmakta güçlük çekme ve sosyal etkileşimlerde sıkıntılar yer almaktadır. Annesinin veya babasının aşırı yapıcı davranışları, çocukta DEHB bulgularının artmasına yol açabilir.
DEHB’nin belirtilerini doğru bir şekilde değerlendirebilmek için ailelerin, öğretmenlerin ve uzmanların dikkatli gözlemleri büyük önem taşır. Çünkü bu belirtiler farklı yaş gruplarında farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin, çocuk yaşlardaki bireyler genellikle hareketlilik sergilerken, yetişkin bireylerde bu durum, yetersiz organizasyon becerileri veya zaman yönetimi problemleri şeklinde kendini gösterebilir. Dolayısıyla DEHB ile ilgili belirtilerin tanımlanması, bireylerin yaşına ve sosyal çevresine bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Yeni ortaya çıkan 6 soruluk DEHB testi, kullanıcıların dikkat eksikliği sorunlarına yönelik farkındalığını artırmayı ve erken tanı süreçlerini hızlandırmayı amaçlıyor. Ancak bu tür bir testin geçerliliği ve güvenilirliği büyük bir tartışma konusu haline gelmiş durumda. Testin içeriği, özellikle uzmanlar tarafından sorgulanırken, sadece birkaç soruya dayanarak DEHB teşhisi koymanın ne kadar doğru olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Bu testin soruları genellikle basit ve anlaşılır bir dille yazılmıştır; ancak bir hastalığın ciddiyetini göz önünde bulundurursak, çok sayıda değişkenin ve durumun göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Uzmanlar, DEHB’nin tanısını koymak için genellikle daha kapsamlı değerlendirme yöntemleri kullanmanın gerektiğini, bireyin gelişim sürecinin, ailesinin ve sosyal çevresinin dikkatlice incelenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, 6 soruluk testin sonuçları, yalnızca bir gösterge niteliğinde olabilir ve bir uzmanın yapacağı detaylı bir incelemenin yerini asla alamaz.
Bu tür testlerin faydalı olabileceği bir alan, bireylerin kendi durumları hakkında daha fazla bilgi edinmeleridir. Ancak, DEHB teşhisi konulan bireyler için en doğru ve güvenilir sonuçları sunan yöntemlerin, uzmanlar tarafından uygulanan geniş kapsamlı değerlendirmeler olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla, bu yeni test ile sonuçlanan olumlu ya da olumsuz sonuçlar, bireylerin geleceği açısından önemlidir; ancak nihai kararın kesinlikle bir uzman tarafından verilmesi gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Sonuç olarak, DEHB tanısı koymak için sadece 6 soru sormak, henüz tartışmalı bir yaklaşımdır. Her bireyin durumu kendine özgü olduğu için, klasik değerlendirme yöntemlerinin yanı sıra güncel test ve yaklaşımların bir arada kullanılması, daha sağlıklı sonuçlar elde edilmesine olanak tanıyacaktır. Bu bağlamda üst düzey bir tanı süreci, bireylerin daha fazla destek almasına ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olabilir. Unutulmamalıdır ki DEHB, doğru yaklaşım ve tedavi ile yönetilebilir bir durumdur ve bireylerin potansiyelini gerçekleştirebilmeleri için gereken destek mutlaka sağlanmalıdır.