Son yıllarda sokak suçları ve uyuşturucu ile mücadele konusunda yapılan haberlerde en çok dikkat çeken unsurlardan biri, “torbacı çocuk” adı verilen gençlerin rolüdür. Özellikle büyük şehirlerin kenar mahallelerinde parkları, sokakları ve köşe başlarını mesken tutan bu gençlerin, yapılan işlerin karanlık yüzlerine dair hikayeleri gün geçtikçe daha fazla insanın ilgisini çekmektedir. İşin gerçeği, bu çocuklar sadece birer satıcı değil; aynı zamanda baronların da puppeti olarak adlandırılan geniş bir ağın bir parçasıdır. Son dönemlerde artan sokak çatışmaları ve yaşanan kayıplar nedeniyle, güvenlik güçleri ile bu gençler arasında sanki bir savaş başlamış durumda. Peki, bu "torbacı çocuklar" kimlerdir? Kimlerle çalışmakta ve neden bu hayatı seçmektedirler?
“Torbacı çocuk” terimi, tek başına düşünülünce pek de hoş bir imaj çizmiyor. Genç yaşta kötü yola düşmüş olan bu çocuklar, genellikle sosyal çevreleri, aileleri veya maddi sıkıntıları nedeniyle bu yaşam tarzını seçiyorlar. Akran baskısı ve zorbalık da, içine düştükleri suç dünyasının kapılarını açan en büyük nedenlerden biri. Genç yaşta başladıkları bu tehlikeli hayat, onları hayatta kalma mücadelesine itiyor. Ancak her zaman bu durum dikkat çekici sonuçlar doğurmuyor; çoğu zaman yaşadıkları şiddet, intihar veya hapis gibi trajik sonlarla noktalanabiliyor.
Diğer yandan, bu çocukların geleceği için umut ışığı olan bazı projeler de mevcut. Gençlere yönelik rehabilitasyon ve destek programları, topluma yeniden kazandırılması için büyük bir çaba sarf etmekte. Ancak, bu tür projelerin etkili olabilmesi için daha çok destek ve içerik üretimi gerekiyor. Devletin ve toplumun, sosyo-ekonomik bakımdan dezavantajlı bölgelerde yaşayan bu çocuklara nasıl yardımcı olabileceği, sorunun çözümü açısından oldukça kritiktir.
Her ne kadar torbacı çocuklar bu işin görünmeyen kısmını temsil etse de, onları yönlendiren, işveren konumundaki baronlardır. Uyuşturucu ticareti, organize suçların en kârlı işlerinden biri gibi görünse de, bu denklemin sadece bir parçasıdır. Baronlar, bu gençleri kullanarak hem kendi güvenliklerini sağlamaya çalışıyorlar hem de sokaktaki otoritelerini sürdürmeye çalışıyorlar. Kulağa korkutucu gelen bu durum, aslında bir sistemin parçaları gibi işliyor.
Gençler, baronların sunduğu kolay para kazanma olanağını genellikle sonuçlarının ne olacağını düşünmeden kabul ediyorlar. Düşük gelirli mahallelerde büyüyen çocukların, eğitim ve işi bırakmak zorunda kalmaları sonucu gelişen bu durum, bunların en büyük kaybıdır. Çoğu zaman, çocuklar için bu işin sunduğu hızlı kazanç, baronların elindeki “gölge güçler” olarak adlandırdığımız mekanizmalar içinde onları birer piyon haline getiriyor.
Bunların sonucu olarak, ‘torbacı çocuklar’ ve baronlar arasındaki ilişki, sadece iş ilişkisi ile sınırlı kalmıyor. Gençlerin çoğu, zamanla baronların gözünde güvenilmez duruma gelebiliyor. Sık sık yaşanan sokak çatışmaları, çeşitli gruplar arasında territorial savaşların da tetikleyicisi. Çalışan torbacı çocuklar, bir grup veya baronun koruma altında olsalar bile, rakip gruplar tarafından hedef noktasına konulabiliyorlar. Bu da onların hayatta kalma içgüdülerini daha da artırıyor, sonuç olarak daha vahşi bir rekabet ortamı doğuruyor.
Sonuç olarak, bu karamsar tabloyun içinde hem belirli bir grubun gücünü hem de toplumsal sorunları göz önünde bulundurmak gerekiyor. "Torbacı çocuk"ların hikayelerinde kaybolmuş ruhlar ve umut dolu gençler var. Her ne kadar bu hayatın oluşturduğu çekim gücü, acı ve keder getirse de, bu durumu değiştirmek için atılacak adımlar, gençlerin yaşadığı çevrelerdeki yaşam kalitesini artırmakla başlıyor. Suç ve ceza sarmalında kaybolmuş olan bu gençlere bir ışık tutmak, belki de toplumun en önemli sorumluluğu. Bunun için her bireyin üzerine düşen görevler var ve bu görevler anında hayatlarını değiştirme gücüne sahip olabilir.
Baronların "torbacı çocuk" oyununda kaybeden yalnızca gençler olmamalı. Toplum olarak hepimizin daha dikkatli ve duyarlı olması gereken bir dönemdeyiz. Zira bu hikaye, sadece kayıplarımıza odaklanmakla sınırlı kalmamalıdır; onlara umut olabileceğimizi unutmamak gerekir.